Sosyal fobisi olan çocuklara genel olarak utangaç denilmektedir. Sosyal fobiyle ilgili çalışmaların büyük bir çoğunluğu yetişkinler üzerinde yapılmış ve yaklaşık %1’e sosyal fobi tanısı konulmuştur. Diğer bazı kaygı bozukluklarının aksine, sosyal fobinin başlangıcı ergenlik dönemi, özellikle de ergenlik döneminin ortaları olduğu düşünülmektedir. Sosyal açıdan rahatsız eden durumların yaklaşık %60’ı okulda meydana gelmektedir. Sosyal fobisi olan çocuklar üzüldüklerinde hızlı kalp çarpıntısı, güçsüzlük, yüz kızarması, titreme, terleme, mide bulantısı gibi fiziksel semptomlar sergilemektedir. Sosyal fobisi olan bir çocuk sosyal olarak kaynaşmak ister ve bunu yapamadığı zaman üzüntülü hisseder.

Sosyal fobide risk faktörleri genel olarak psikolojik ve biyolojik olarak kategorize edilmiştir.

Psikolojik faktörler arasında klasik koşullanma, sosyal öğrenme, bilgi transferi sosyal fobinin gelişimindeki adımlar olarak kabul edilmektedir.

Biyolojik faktörler olarak, diğer kaygı bozukluklarında olduğu gibi genetik yapının ve mizacın sosyal kaygının oluşumunda rol oynadığı düşünülmektedir. Bir çocuk mizacı gereği hareketleri engellenmişse, ebeveyn de sıkıntılı sosyal durumlarda çocuğu korumaya zorunluymuş gibi hissedebilir ve böylelikle de genetik yapıyı güçlendirmiş olur.

Çocukların çoğunda güven hissi oluşuncaya kadar kendilerini yabancı durumlar karşısında utangaç hissederler. Bu da sosyal kaygının klinik aşamalarda değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle de sosyal kaygı değerlendirilirken çocuğun gelişim yaşı da dikkate alınmalıdır. Bir diğer zorluk da sosyal fobinin kaygının diğer türlerinden özellikle de yaygın kaygı bozukluğundan ayırt etmektir. Bu ayırımın kilit noktası da çocuğun kaygısının konusudur. Sosyal fobide korkular genellikle olumsuz değerlendirilme, başkalarınca reddedilme, başkalarının yanında aşağılanmış hissedilme olarak tanımlanır.

Sosyal fobinin tedavisinde bireysel ya da grup tedavisi, BDT (Bilişsel Davranışı Terapi), aile tedavisi ya da aile eğitimi, ilaç tedavisi kullanılır.